EVet ARkadaşlar kleberosn kleberson kleberson bunun yeteneklerini burda konuşalım....
Krampon Alamadığı, Otobüs Bileti Parası Bulamadığı Günlerde Futbolu Bırakmayı Düşünerken, Dünya Kupası’nı Havaya Kaldırdı...
Kleberson’un En Büyük Çelmesi Hayata
Hayaller... Daha küçücük bir çocukken başlayan ve bütün yaşamımız boyunca peşinden koştuğumuz hayaller... İşte Kleberson’un da bir hayali vardı; futbolcu olmak... Hayat çıkardığı zorluklarla çelmeler taksa da, O her çelmenin ardından tekrar ayağa kalkmayı ve düşlerini gerçekleştirmeyi başardı. Hırsı, çalışkanlığı, yeteneği O’nu sıfırdan futbolun zirvesine taşıdı.
‘Dünya Kupası’nı Aldığımızda Bile Böyle Karşılanmadım’
“Taraftarın ilgisi beni çok mutlu etti. Milli Takım’la Dünya Kupası’nı kazanıp Brezilya’ya döndüğümüzde bile böyle bir karşılama olmamıştı. Onların sevgisini, ilgisini, güvenini gördüm. Ben de sahada en iyi futbolu oynayıp, onlara bu şekilde cevap vermek istiyorum.”
Takımımız’ın yeni yıldız futbolcularından Jose Kleberson Pereira’nın hayatı, çalışkanlığı ve hırsıyla bir insanın sıfırdan zirveye nasıl çıkacağını gözler önüne seriyor. Krampon alamadığı, otobüs bileti bulamadığı için tesislerde kaldığı, futbolu bırakmayı düşündüğü günlerden, Dünya Kupası’nı havaya kaldırdığı günlere… “Ben bu yolda hep yalnız yürüdüm” diyen Kleberson, Türkiye’deki bu ilk röportajında A’dan Z’ye herşeyi anlattı. İşte Jose Kleberson Pereira:
Çocukluk günlerinden hatırladığın en eski hatıralarında da hep futbol topu var mı?
Babamın bir arkadaş grubu vardı ve sürekli futbol maçı yaparlardı. Ben de sürekli babamı izlerdim. Futbol topuyla tanışmam onun sayesinde oldu diyebilirim.
Babanın mesleği nedir?
Babam şu anda benim de ilk profesyonel olduğum Atletico Paranese kulübünde alt yapı antrenörü. Eskiden de futbolun içindeydi ama gerçek mesleği ayakkabıcılık.
Tek çocuk musun?
2 kız kardeşim var, ailenin tek erkek çocuğuyum.
Kleberson’un Portekizce’de anlamı ne?
Hiçbir anlamı yok. Manchester United’da oynarken İngilizler, ismimdeki “son” kelimesinin oğul, Kleber’in de babamın adı olduğunu sanıyorlardı. Yani isminin anlamını “Kleber’in oğlu” zannediyorlardı. Ama bu doğru değildi. Annem birisinden duymuş ve bu ismi vermiş.
Futbolla bu kadar ilgili birisi olarak baban mı seni futbolcu olmaya yönlendirdi?
Babam hep futbolcu olmamı istedi, hep bunu hayal etti. Şu anda da hem onun hayallerini gerçekleştirdiğim hem de böyle bir futbol kariyerim olduğu için kendisi çok mutlu.
Baban özel olarak seni çalıştırır mıydı?
Benimle yakından ilgilendi ama özel olarak çalışmazdık. Ben bu yolda hep yalnız yürüdüm.
Son söylediğin sözleri biraz açabilir misin?
İlk başlarda babam benimle daha bir yakından ilgileniyordu. Sonra bu ilgi azaldı. Bir de o dönemlerde çok takım değiştirdim. 14-15 yaşlarındaydım ve bizim bölgemizdeki hemen her takımda oynamışımdır. Bu takımlarda işler yolunda gitmedi. Boştaydım, kendime takım arıyordum. Mahallede beraber futbol oynadığım bir arkadaşımla beraber bana takım aramaya başladık. En sonunda onun da kaleci antrenörü olduğu Nichika isimli bir takımın seçmelerine girdim ve başarılı oldum. Futbola başlamamdaki en büyük adımdı.
Profesyonel futbolculuk yaşamın nasıl başladı?
2 sene Nichika takımında oynadıktan sonra PSTC-Londrina (Paraná Soccer Technical Center) takımına geçtim. 1998 yılında da Atletico Paranese’de profesyonel futbol hayatım başladı.
Profesyonel futbolcu olmanı şansın sana yardım etmesi olarak mı yoksa “Hırslıydım, çok çalıştım ve başardım” şeklinde mi değerlendiriyorsun?
Bu dönem benim için çok zor geçti. Zaman zaman saha futbolunu bırakıp, salon futboluna geçmeyi bile düşündüm. Ama Atletico Paranese benim için çok büyük bir fırsattı.
Sana futbolu bırakmayı düşündüren zorluklar nelerdi?
O dönemde genç bir insan olduğum için bir sürü ihtiyaçlarım oluyordu. Mesela krampon almak istiyordum ama alamıyordum. Gezip, dolaşmak istiyordum ama bunları yapamıyordum. Bazen otobüs bileti bulamıyordum ve tesislerde yatıp kalkıyordum. O günlerde epey ekonomik sıkıntım oldu.
İleride Brezilya Şampiyonu olacağınız Atletico Paranese’de oynamaya başladığında “Artık ben gerçek bir futbolcuyum. Sıkıntılı günler geride kaldı” diye düşündün mü?
Atletico Paranese, benim için dünyaya açılan çok önemli bir kapıydı. Orada oynamaya başladığımda bugünlere gelebileceğimi hissettim. Orada yakaladığım başarı Brezilya Milli Takımı’na seçilmeme ve daha sonra da Manchester United gibi bir takıma transfer olmamı sağladı.
Takımla beraber yaptığın idmanlar dışında, özel olarak çalışır mıydın?
Kesinlikle bugünlere gelebilmek için çok çalıştım. İdmanın başlamasından iki saat önce sahaya gider, topla çalışırdım.
Her iki ayağını da çok iyi bir şekilde kullanıyorsun. Bunu o günkü çalışmalarına mı borçlusun?
Genelde sağ ayağımı kullanıyorum ama sol ayağımın da çok iyi olduğunu biliyorum. Bu Allah’ın bana verdiği bir yetenek. Ben de doğuştan gelen yeteneğimi geliştirerek, sol ayağımı kullanma kapasitemi yüzde 80’lere getirdim.
Brezilya Milli Takımı’nda Teknik Direktör Scolari’nin daveti ile Şubat 2002’den itibaren forma giymeye başladın. Scolari’nin hayatındaki önemi nedir?
Scolari, benim ikinci babam gibidir. Benim çalışmamı gördü, bana güvendi ve bana bu şansı verdi. Ben Brezilya Milli Takımı’nda oynadıysam bunu ona borçluyum.
2002 yılında Brezilya Milli Takımı’yla Dünya Şampiyonluğu yaşadığında 23 yaşındaydın. Genç bir yaşta bu başarıyı yaşamak nasıl bir duygu?
Tüm dünyadaki futbolcuların bir numaralı hedefi Milli Takım’da oynamak ve Dünya Şampiyonu olmaktır. Benim de hedefim buydu. O Şampiyona’da gerçekten dünyanın en iyi futbolcularıyla beraber oynadım. Bu benim hayatımdaki en mutlu anlardan bir tanesi oldu.
Hep aynı mevkide mi oynadın?
Atletico Paranese’de sol açık oynuyordum. Bazen sağ kanatta sahaya çıkıyordum. Ama Brezilya Milli Takımı’nda hep ön libero olarak oynadım.
Kendine örnek aldığın bir futbolcu var mıydı?
Kendime örnek aldığım, idol olarak gördüğüm bir futbolcu yok ama Real Madrid’de oynayan Ronaldo’yu çok beğenirim. O da hayatında çok büyük zorluklar geçirerek, bu noktaya gelmiş bir insan. Bu zorluklar, futbol hayatında da peşini bırakmadı. İki dizinden de sakatlandı, “Bir daha futbol oynayamaz” denildi ama O bütün zorlukları yenerek, Dünya Kupası’na gitti. Dünya Kupası’nda gol kralı olmayı başardı. Bu nedenlerle Ronaldo’yu gerçekten çok takdir ederim.
Senin ciddi sakatlığın oldu mu?
Manchester United’da oynarken bazı sakatlıklar yaşadım. Orada da çok iyi anılarımın yanında kötü anılarım var. Bunların başında da yaşadığım sakatlıklar geliyor.
Old Trafford’da oynayan ilk Brezilyalı futbolcusun. 2003 yılında başlayan Manchester United serüvenini bir de senden dinleyebilir miyiz?
Manchester United, benim bütün hayallerimin gerçekleştiği noktaydı. Dünyanın en büyük ve en zengin kulüplerinden bir tanesi… Orada kaldığım süre içerisinde gerçekten çok mutlu oldum. Manchester United’ın tarihindeki ilk Brezilyalı olmak da benim için çok değişik ve güzel bir duyguydu.
Son bir yıldır Milli Takım’da çok fazla şans bulamamanı neye bağlıyorsun?
Bunun nedeni, futbolcular arasındaki kalite farkı değil. Üst üste sakatlıklar yaşadım. Bu süreçte doğan boşlukta diğer futbolcuların şanslarını iyi değerlendirmesi ve bunların üzerine teknik direktörün seçimi baş rolü oynadı.
2006’da Dünya Kupası var. Tekrar Milli Takım formasını geri alacağına inanıyor musun?
Benim ilk hedefim Beşiktaş’a gelmekti. Burada oynayıp, kazanılacak tüm kupaları Beşiktaş’la kazanıp, Brezilya Milli Takımı’nda tekrar oynayacağıma inanıyorum.
Neden 15 numaralı formayı giyiyorsun?
15 numara bana çok uğurlu geldi. Dünya Kupası’nda Şampiyon olduğumuzda da, Manchester United’da oynarken de 15 numaralı formayı giyiyordum. Benim için 15 numara, çok büyük bir şans sembolü.
Beşiktaş’a transferin çok uzun süre Türkiye’deki spor basınının gündemini meşgul etti. Gelme ihtimalin bile Beşiktaş taraftarını oldukça heyecanlandırdı. Bu süreçte sen neler yaşadın?
Manchester United, tıpkı Beşiktaş gibi çok büyük bir kulüp. Çeşitli nedenlerden orada oynama şansım fazla yoktu. Bu transfer için ben gerçekten çok çalıştım. Karar verme sürecinde de epey düşündüm. Eğer tek başıma olsam, her yere gidebilirim, benim için hiçbir problem yok. Ama benim düşünmem gereken bir ailem var. Hep birlikte karar vermemiz gerekiyordu. Bu nedenle eşim Dayane’yi İstanbul’a gönderdim. İstanbul’u gezdi ve burayı gerçekten çok beğendi. Arkadaşlarımdan da olumlu bilgiler aldım, çok güzel bir şehir olduğunu duydum. İkimiz de olumlu bakınca Türkiye’ye gelmeye karar verdik.
Bir de oğlunuz var, değil mi?
Evet, oğlum Klebinho üç ay sonra iki yaşını dolduracak.
Eşinin İstanbul ile ilgili ilk söyledikleri nelerdi?
İlk söylediği şey, İstanbul’da havanın sıcak olduğuydu. Çünkü İngiltere’de gerçekten böyle bir havayı, böyle bir güneşi bulmak zordu. İkinci söylediği ise, İstanbul’un çok hareketli ve kalabalık bir şehir olduğuydu. Bu da bizim yaşadığımız bölgenin tam aksiydi. Kulübü gezdi, Beşiktaş gerek eşime gerekse de bana çok büyük güven verdi.
Ailton’un da Beşiktaş’ta olması senin için bir avantaj mı?
Elbette Ailton’un burada olması benim için çok iyi oldu. Transfer sürecinde de kendisiyle konuştum. O da burayı çok beğendiğini söyledi. Ben iki sene Manchester United’da oynarken, başka bir Brezilyalı yoktu. Böyle durumlarda kendinizi yalnız hissediyorsunuz. Sahada futbolunuzu oynuyorsunuz ama insan saha dışında da bir şeyler yapmak istiyor. Aynı dili konuştuğunuz, aynı kültürden geldiğiniz insanlar size özel hayatınızda da lazım. Tabi ki burada diğer Türk futbolcu arkadaşlarımın hepsi benim kardeşim gibi. Umuyorum ki, burada iyi bir takım, iyi bir grup olarak en iyi neticelere imzamızı atacağız.
Beşiktaş taraftarıyla havalimanındaki ilk buluşmanda neler hissettin?
Bu benim için gerçekten çok özel bir andı. Milli Takım’la Dünya Kupası’nı kazanıp Brezilya’ya döndüğümüzde bile böyle bir karşılama olmamıştı. Taraftarın bu ilgisi beni çok mutlu etti. Onların sevgisini, ilgisini, güvenini gördüm. Ben de sahada en iyi futbolu oynayıp, onlara bu şekilde cevap vermek istiyorum.
Peki, Beşiktaş formasıyla ilk kez çıktığın Denizlispor maçında İnönü Stadı’ndaki atmosferi nasıl buldun?
İngiltere’de de fanatik taraftarlar var, tribünler her zaman dolu ama Beşiktaş taraftarlarının size verdiği duyguyu orada hissetmeniz imkansız. İnönü Stadı’na çıktığımda gerçekten çok duygulandım. Taraftar kesinlikle duygusal bir ortam yaratıyor. Beni tribünlere çağırmaları, maç boyunca verdikleri destek herhalde benim hayatım boyunca unutamayacağım anlardan birisi olacak.
Belki maçta hissetmişsindir; Beşiktaş taraftarları için siyahi oyuncuların hep özel bir yeri vardır.
Siyah ve beyaz, benim gerçekten çok sevdiğim renklerdir. Siyah-beyaz formayı ilk kez giyiyorum. Beşiktaş tarihinde siyahi futbolcuların ayrı bir yeri olduğunu duymak da beni gerçekten çok mutlu etti.
Dergimiz aracılığıyla taraftarlarımıza vermek istediğin bir mesaj var mı?
Taraftarımızın sevgi gösterilerinden sonra onlara söylenecek çok şey var ama ben konuşmayı sezon sonuna bırakıyorum. Elimizden gelen her şeyi yapıp onları mutlu etmeye çalışacağız.
Brezilya denilince hemen futbol ve samba akla gelir. Peki sen gerçek bir sambacı mısın?
Samba ve futbol, sanki Brezilya insanının kanında var. Her ikisi de içimize işliyor. Sambayı çok severim.
Bir müzik aleti çaldığını duyduk…
(Gülüyor) Cavaquinho isimli bir müzik aleti var. Ben de onu çalmaya çalışıyorum. Ama Ailton’un yanında çalmamam lazım. Çünkü ne kadar kötü olduğumu anlar.
Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Türkiye benim için gerçekten yeni ve değişik bir hayat olacak. Dil konusunda bazı zorluklarım olacak ama ben bunu normal görüyorum. Ailemle beraber mutlu olup, Beşiktaş’ın bir parçası olmak istiyorum.
Teşekkür ederiz.
Jose Kleberson Pereira
Doğum Tarihi: 19.06.1979
Doğum Yeri: Urai, Parana
Boyu: 175 cm
Kilo: 64 kg
Burcu: İkizler
En Sevdiği Yemek: Brezilya Yemekleri
En Sevdiği Mekan: Evi
En Sevdiği Renk: Eskiden kırmızı ve beyazdı, artık Siyah-Beyaz.
Hobileri: Ailesiyle vakit geçirmek.
Dinlediği Müzik: Samba
Uğuru: Maça çıkarken haç çıkarmak.
Lakabı: Yok
Medeni Hali: Evli, 1 çocuk babası.
KAYNAK:WWW.BJK.COM.TR