>Daha da enteresani onemli bir is toplantisinin ortasinda
ust-makamin
>ofisinin (genelde her ofiste irice bir TV var) kapisi tik tik
>caliniyor, departmandaki sekreterler sessizce kenara diziliyor ve
>sabah saatlerinde verilen Brezilya dizisi hep birlikte
>seyrediliyordu. Tabii bizim toplanti devam ediyordu etmesine ama
>Azeri yoneticisinin gozleri de sIk sIk televizyona kayiyordu.
>En zevklisi Azerbaycan-Turkiye futbol macini Azeri
televizyonundan,
>Azeri spikerin anlatimiyla seyretmek: "Turk Milli Yigma
Komandolari"
>. Turkiye Milli Takimi anlaminda. "Turk kapicisi (kaleci) topu
gapi
>araligindan depti,yimibirinci dakka olmasina ragmen mac hec hec
>(0-0) devam etmekte" gibi sevimlicumlelere rastliyorsunuz. Ya da
bir
>Amerikan filmini Azeri dublaj ile seyretme sansini yakaladiysaniz
>Robert Redford'un "men yahslyem, istemirem. Sen nicesin?"
seklinde
>konusmasina gulmekten kırılıyorsunuz. (Bu arada Arap ülkelerinden
>birinde is için bulunan arkadaşım bir filmde: R.Hudson'a barmenin
ne
>içeceğini sorduğunu ve onun da elhamdüllah oruçluyum dediğini
>söyledi. İnanamadım, yazmış da olabilir).
>Bu arada bizler de onları Türkiye'ye davet ettik. Hatta bir
>yöneticinin esi rahatsızlandı ve doktora götürmek görevi bana
düştü.
>Amerikan Hastanesi'nden randevu aldık. Kadın; "oynaklarım,
>sümüklerim, kıçım ağrıyor, derman yuttum geçmedi" dedi. Doktorda
>Hakan Şükür bakışları oluştu. Yani "eklemleri, kemikleri ve
>bacakları ağrıyor ve ilaç almasına rağmen geçmiyor" dedim. Neyse
>tahliller filan, derman bulundu...