Üçüncü Dünya Savasinin hangi silahlarla olacagini bilmiyorum ama dördüncüsünün tas ve sopalarla olacagini söyleyebilirim"
Albert Einstein
Einstein bu sözleri söylerken Üçüncü Dünya Savasi'nin nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarla savasilacagini ve sonuçta insanligin büyük ölçüde yok olacagini kastetmisti. Bu arada simdiki teknoloji de yok olacak ve kalan tek tük insan hizla tas devrine dönecekti. Bu düsünce Soguk Savas'in getirdigi hizli silahlanma döneminde hayli revaçta olmustu. Nitekim Hollywood senaristlerinden kurgubilim yazarlarina kadar pek çok kisi yirminci yüzyilin ikinci yarisinda bu tezi isledi; aralarinda hasilat rekoru kiranlar da oldu.
Karamsar düsünceli kisilerin her zaman oldugunu, dünyanin sonu senaryolarinin her çagda üretildigini söylemek ve dolayisiyla bu gibi senaryolari göz önüne almamak mümkündür. Öte yanda dünyadaki nükleer silah stokunun kullanilmasi halinde, gerek ilk sokun ve gerekse kalinti radyasyonun etkisiyle dünyamizin yasanir bir yer olmaktan çikacagi da dogrudur. Özetle, isin olur ya da olmazini bir yana biraksak bile, böyle bir olasiligin var oldugunu inkar edemeyiz.
Daha önemlisi, gerek arkeolojik bulgularda, gerekse eski efsanelerde böyle bir savasin olduguna isaret eden pek çok sey var! 16 Subat 1947 tarihli New York Herald Tribüne gazetesinde söyle bir yazi çikti:
"New Mexico'da ilk atom bombasi patlatildigi zaman, çöl kumlarinin camlastigi ve yesil bir renk aldigi görüldü. Olay bazi arkeologlar için çok sasirtici oldu. Firat vadisinde kazi yapiyorlardi; önce 8000 yil öncesinden kalma bir katmanda tarim toplulugu kalintilarini, devam edince daha eskiden kalma hayvancilik yapan bir toplumun izlerini, biraz daha derinde daha da eski bir magara adami kültürünün kalintilarini bulmuslardi. Kazmaya devam ettiler ve bu kez yesil bir eriyik cam katmanina ulastilar..."
Camlasma etkisini çölde yildirim düsen noktalarda görebiliriz. Buna dayanarak olayin dogal nedenlerle oldugunu öne sürmek mümkün.Ancak yildirim etkisiyle olan camlasma genellikle dar kapsamli olup agaç köküne benzer bir yapidadir ve çok genis bir arazide, esit kalinlikta bir yesil cam katmani olusturmaz.
Tektitlerin dagilimi da düzenli degildir. Hem karada, hem de denizde bazi yerel yogunlasmalar yaninda bazi çok genis yaygin alanlar vardir. Bunlardan bazilari (örnegin Moritanya'da Aouelloul, Tasmanya'da Darwin Cami ve Kazakistan'daki Irgizitler gibi) krater formasyonu içinde olup bir gök cisminin çarpmasina baglanabilir. Ancak bu tez dünyadaki bütün tektit olusumlarini açiklamiyor.
Kesin görünen tektitlerin insan yapisi olmadigidir.
Bir baska tez tektitlerin ay kaynakli olabilecegidir. Bazi bilim adamlarina göre ayda patlayan bir yanardagin püskürttügü lav parçaciklaridir. Ancak bu tez ayda en az 750.000 yil önce bir volkanin indifa etmis olmasini gerektirir ki, bu da pek olasi degildir.
Tektitlerin dünya kaynakli olmasi ve volkanik faaliyetten kaynaklanmis olabilecegi tezi de öne sürülmüstür. Bu yoldan tektit olusumu için toprak veya normal kayalari bir anda içinde su ya da hava kabarcigi olmayan cam eriyigine dönüstüren ve de olusan parçaciklari atmosferin binlerce kilometre üstüne firlatacak bir süreç olmasi gerekir. Bu da olasi görünmemektedir. Üstelik bazi tektit bulunan yerlerde volkanik faaliyet isaretine de rastlanmiyor.
John O'Keefe Scientific American dergisinde çikan bir incelemesinde bütün bu olasiliklari sayiyor ve sonuçta olayi Ay'daki volkanik patlamalara bagliyor. Ancak O'Keefe'in hiç söz etmedigi bir baska olasilik var: Yeryüzünde nükleer bir patlama olmus olmasi... Bazi bilim adamlari bu katmanlarin nükleer patlama sonucu olmus olabilecegini öne sürüyorlar. Güçlü bir dayanak noktalari var: New Mexico'da görülen camlasma... Bu tez bizi dogal olarak dünyamizda çok eskiden nükleer bir savas oldugu olasiligina götürüyor. Örnegin Sudan'da Cebel Barkal dagindaki iz... Ne oldugu anlasilamadi ama çok büyük bir patlama sonucu
Çevredeki tas ve çakillar simsiyah olmus.Bu dag bölge sakinlerince kutsal sayiliyor. Eteklerinde Misir Tanrisi Amon'a ait bir tapinak harabesi var. Yaklasik 90 m yükseklikte, ulasilmasi en zor yerde bazi yazilar var. Kalintilari bulan National Geographic ekibinden Timothy Kendall bunun "muhtesem bir mühendislik eseri oldugunu" söylemis.
Cebel Barkal'in nükleer bir patlama sonucu olup olmadigini bilmiyoruz. Ayni sekilde Avustralya'daki ünlü Ayers Kayasi'nin da nasil olustugunu bilmiyoruz. Ancak dünyamizda daha önce nükleer patlamalar olduguna dair bazi göstergeler var. Kutsal kitaplardan Sümer tabletlerine, Hint vedalarina kadar pek çok yerde karsimiza çikiyor ve çogu zaman yalniz patlamayi degil radyasyon etkisini de anlatiyorlar. Gerçi bunlar genellikle son 35000 yil içinde geçiyor ama, bu bile klasik tarih kurgusuna aykiri, daha önemlisi eger bir kez olmus ve yerel bir uygarligin yok olmasina neden olmussa, daha önce de olmus olamaz mi?